Hurler sendromu, 1:100.000 doğumda görülebilen, ağır klinik tablo gösteren bir doğumsal hastalıktır.
Hurler sendromu olan çocuklar doğumda normalken yaşamlarının 6-12 aylarında yüz hatlarında kabalaşma başlar. Karaciğerde, dalakta büyümeler, korneada (gözün ön tabakası) bulanıklık, dişetlerinde kabarma görülür.
Dişlerin çıkmasında gecikme ve sağırlık oluşabilir. Solunum yollarında depolanma sonucunda, geniz ve burun bölgelerinde yumuşak dokular kalınlaşır, tıkanmalara neden olur. Çocukta sürekli bir burun akıntısı, gürültülü nefes alma, uykuda apne atakları ve kalp ve akciğer yetersizliği gelişebilir.
Genellikle 2-5 yaş arasında kalp sorunları oluşur. Göbek ve kasık fıtıkları oluşur ve cerrahi müdahale gerekebilir.
Hastalarda 2-3 yaşlarından sonra büyüme yavaşlar. Kemik gelişimi gecikir. Yaşamın ilk yıllarında başlayan omurga eğriliği ilerleyici olabilir. Kafa genişler, alın bölgesi öne çıkarak kafa tasında şekil bozukluğuna sebep olur. Eklemlerde sertleşme, el bileklerinde karpal tünel sendromu, pençe eli, beyin zarının kalınlaşmasına bağlı hidrosefali, göğüs kafesinin esnekliğinde azalma olur.
Yaşamın ilk yıllarından sonra psikomotor gelişim duraklar ve giderek geriler.Boyları ilk yıl normalden hızlı uzar,sonra gittikçe yavaşlayarak 3 yaş civarında durur. Eklemlerdeki sertlik ve kemik tutulumları fiziksel aktiviteyi sınırlar. Bir çok hasta tekerlikli sandalyeye bağımlı olur ve 20 yaşından önce kaybedilir. Kalp sorunları nedeniyle daha erken yaşlarda da ölüm gözlenebilir.
Hurler sendromunun tanısı lökositlerde ve deri fibroblast kültürlerinde alfa-L-iduronidaz aktivitesindeki düşüklüğün gösterilmesi ile kesinleşir.
Hastalığın gebelikte tanımı ancak koriyon villüs ve amniyon hücre kültürü örneklerinden yapılabilir.Hurler Sendromu gibi nadir görülen kalıtsal hastalıklarda, anne-baba eğitimi ve aile merkezli hemşirelik bakımı çok önemlidir. Hastalık aile yaşamını maddi, toplumsal, duygusal, davranışsalve bilişsel yönlerden etkiler. Çocuğun hastalığı, sıklıkla hastaneye yatma, tedavi ve ilaç masrafları gibi nedenlerle, aynı zamanda, anne babadan birinin çocuğun bakımı nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalması ailenin ekonomik kaynaklarını zayıflatır. Ayrıca çocuğun ve ailenin sağlıklı bir şekilde toplumsallaşma olasılığını azaltabilir. Süreğen hastalığı olan çocuklar, sıklıkla çevrede korku ve kaygı yaşanmasına neden olurlar ve çevrelerindeki kişilerin ön yargılı yorumları ve acıma duyguları ile karşılaşabilirler.Hurler Sendromunda uygulanan tedavi ve bakımın amacı çocuğun yaşam kalitesinin arttırılmasıdır. Bu çocuklar solunum sistemindeki değişiklikler nedeniyle, çok sık solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanırlar. Solunum solu enfeksiyonlardan korunmak için, çocuğun sigara içilen ortamlardan uzak tutulması, ev ortamının iyi havalandırılması, soğuk havalarda dışarıya çıkarılmaması, üst solunum yolu enfeksiyonu olan kişilerden uzak tutulması sağlıklı ve dengeli beslenmesi önerilir.
Bu sendromda, hastanın yaşam kalitesi uygun eğitim programlarıyla ve izlemlerle arttırılabilir.
Fiziksel, davranışsal ve zihinsel farklılıklardan oluşan bir grup belirtinin, kişide aynı anda gözlemlenmesine ‘Sendrom’ adı verilmektedir. Frajil-X Sendromu’ndan etkilenen kişiler zihinsel, davranışsal ve fiziksel farklılıklar sergilemektedirler. Frajil-X Sendromu’nun en önemli belirtilerinden birisi hastalığa özgü fiziksel belirtilerle birlikte gözlemlenen zihinsel farklılıktır. Her hastada zihinsel kapasite farklı şekilde etkilenebilmektedir. Zeka düzeyinde gözlemlenen farklılık, basit öğrenme güçlüğünden ağır algılama (kognitif) bozukluğuna ve otizme kadar deği
Frajil-X sendromu , kalıtsal zeka geriliğinin en sık nedeni olması yanında, aynı zamanda en sık görülen tek gen hastalığıdır. Kalıtsal veya kalıtsal olmayan zihinsel gerilik nedenleri dikkate alındığında Down Sendromundan sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu hastalık daha çok erkek çocuklarında ortaya çıkmaktadır. Hastalık kızlarda ise daha çok taşıyıcı rol üstlenmektedir. Hastalık 1000-2000 erkek çocuk doğumunda bir görülmektedir. Kızlarda görülme sıklığı çok daha düşüktür (1/4000). Kız çocuklarında taşıyıcı olma oranı 1/250 iken, erkek çocuklarında ise 1/800’dür. Hastalık erkek çocuklarında çok ağır seyrederken kızlarda daha hafif seyretmektedir.
Frajil-X sendromlu erkek olguların gelişimsel yapıtaşlarında gerilik belirgindir. Olgularda belirgin konuşmada gerilik, anormal huy, öfke nöbetleri, hiperaktivite, otizm, mental retardasyon (zihinsel gerilik), uzun yüz, belirgin alın, büyük kulaklar, belirgin çene görülmektedir. Püberte sonrası dönemde(yaklaşık 12-14 yaş sonrası dönem) sürekli bakmaktan kaçınma, utangaçlık, makroorşidizm, strabismus, gözde kırılma kusurları, eklemlerde hiperlaksite, pes planus ve kardiyolojik muayenede mitral valve prolapsusu saptanabilmektedir. Frajil-X sendromlu kızlar fiziksel ve davranış problemleri olarak Frajil-X sendromlu erkekler gibidir. Ancak daha az sıklıkla rastlanır ve hafif etkilenmiştir. Ayrıca Frajil-X sendromlu çocuklarda otistik davranışlar (%15-20) ; zayıf göz teması,tırnak yeme,sosyal ilişki kuramama,el çırpmalar,garip hareketler,%25’inde sara nöbetleri,şaşılık,büyük testisler,zayıf kas tonu,yüksek damak,düz tabanlık,kalp kapakçıklarında bozukluklar görülebilmektedir. Frajil-X sendromlu bireylerde dil ve konuşma problemleri, hızlı konuşma, kelime tekrarları,ince ve kaba motor hareketlerde güçlük,duygusal bilgileri algılamakta ve uygun yanıt vermede sorunlar gözlenebilmektedir.
Frajil-X sendromu yeryüzündeki kalıtsal zihinsel geriliğin en sık nedenidir. Ulusal Frajil-X Kurumu tanısız tüm zihinsel gelişme geriliği, otizm veya otizm spekturumunda olan bireylerde Frajil-X çalışılmasını önermektedir. Araştırmalar zihinsel yönden geriliği olan hastaların % 2-3’ünde, otistik olanların % 3-6’sında Frajil-X sendromu saptandığını göstermiştir. Zeka geriliğinin önemli nedenlerinden biri olan Frajil-X sendromunun tanınması ve tanınan olguların izlenmesi ve en önemlisi ailede riskli bireylerin saptanarak prenatal tanı verilmesi yeni olguların ortaya çıkmasını önlemek açısından önemlidir. Günümüzde Frajil-X sendromunu ortadan kaldıracak kesin bir tedavi olmamakla birlikte tedaviye yönelik pek çok uygulama vardır. Bu uygulamalar, özel eğitim, konuşma ve dil terapisi, beceri kazandırma terapisi ve fizik tedaviyi içerir. Duyumsal bütünleşme terapisi gibi uygulamalarla motor koordinasyon, eklem stabilitesi, görsel, işitsel ve dokunsal bilgilerin uygun motor yanıtlara dönüşmesi amaçlanmaktadır. İlaçlar genelde hiperaktivite ve kısa dikkat süresinin tedavisinde kullanılmaktadır. Agresyon, anksiyete ve depresyon tedavisinde de kullanılan ilaçlar vardır. Mümkün olan en iyi eğitimi ve terapiyi sağlamak ancak gelişim basamaklarının yakın takibi ve ailelerin iyi bilgilendirilmeleri ile gerçekleşebilir.
Reye Sendromu çocuklarda ve ergenlik dönemindekilerde görülebilen bir sağlık sorunu. Çok iyi tanınan bir hastalık değil. Ortalama olarak her yıl bir milyon çocukta bir oranında görülüyor. Nedeni ve oluşum mekanizmaları tam bilinmediği için bazen benzer belirtiler gösteren diğer sağlık sorunları da olarak teşhis edilebiliyor. Yapılan araştırmalarla bunların Reye olmadığı anlaşıldığında Reye Benzeri Sendrom olarak adlandırılıyor.
Hastalık öncelikle grip ve suçiçeği nadiren de başka virüs hastalıklarının seyri sırasında görülebiliyor. Reye Sendromu, viral hastalık başladıktan 3-7 gün kadar sonra ani belirtilerle başlıyor. En tipik belirtileri kusma,şuur bulanıklığı, hayal görme, huzursuzuk ve giderek koma tablosu görülebiliyor.
Reye Sendromu’nda beyin ve karaciğer yeterli görev yapamıyor. Karaciğer şeker metabolizmasını düzenleyememenin yanı sıra, vücut için zararlı olabilecek kimyasal maddeleri işleyerek zararsız hale getirme görevini yapamıyor. Buna bağlı olarak kanda amonyak gibi zararlı maddeler çok yükselirken, şeker oranı da ileri derecede düşüyor. Ayrıca tıpta ensefalopati denilen türde beyin fonksiyonlarının bozulması tablosu da görülüyor.
Reye sendrom' undan iyileşen çocukların bazıları tamamen düzelir, ama bazılarında zeka geriliği gibi birtakım nörolojik ve psikolojik belirtiler kalabilir.
Reye Sendromu neden oluyor?
Reye Sendromu’na yol açan etken bilinmiyor. Yapılan bazı çalışmalar bu tür virüs hastalıklarının seyri sırasında kullanılan ilaçlarla aralarında ilişki kurarken, bazı çalışmalar çevre kirliliği sonucu alınan zararlı maddeleri sorumlu tutuyor. Genetik yatkınlığı düşündüren bazı çalışma sonuçları da var.Özellikle İngiltere
kökenli çalışmalarda aspirin kullanımı ile Reye sıklığı arasında istatistik bir yakınlık olması nedeniyle, çocuklarda ve gençlerde aspirin kullanımının kısıtlanması gerektiği öne sürülürken, başka bazı araştırmacılar, aralarında grip ve suçiçeğinin önemli yer tuttuğu viral hastalıklar sırasında parasetamol ya da başka ilaç kullananlarda ve hatta hiç ilaç kullanmayanlarda da Reye görüldüğünü belirterek, böyle bir kısıtlamanın doğru olmayacağını, altında ülkeler arası ekonomik çıkar kaygılarının yatmasından endişe ettiklerini belirtiyorlar.
Görüldüğü gibi Reye, kesin nedeni bilinmeyen, oldukça ciddi ama sık görülmeyen bir hastalık. Bu nedenle çocuklarda ve ergenlik dönemindekilerde grip, suçiçeği ve benzeri virüs hastalığı görüldüğünde, evde kendi başına tedaviye kalkışmak yerine bir doktora başvurmakta yarar var.
Hastalarda normal bir dişide bulunması gereken 46 xx kromozomu yerine, sadece 46 x kromozomu vardır. bu nedenle, bir x kromozomları eksiktir ve bu anormallik bir yumurtalık oluşum bozukluğuna yol açar. turner sendromu ya da yumurtalık gelişim bozukluğu, cüceliğe ilave edilmiş çeşitli oluşum bozuklukları bütünüyle nitelenir. kötü oluşmuş ve yumurta oluşumuna varacak olgun folikül yapma yeteneğinden yoksun bir yumurtalık varlığına bağlıdır. bu oluşum bozukluğunun kökeni aydınlatılmıştır. bir kromozom kusuruna bağlıdır. hastanın kromozom yapısı (karyotip) incelendiğinde, taşıması gerektiği x kromozomlarından birinin eksik olduğu görülür. normal bir dişinin kromozom formülünün 44 xx olduğu bilinmektedir. turner sendromunda formül 46 x o'dır. çocuk, doğduğunda belirgin olarak kızdır ve aile ancak ergenliğe doğru kaygılanmaya başlar.
gerçekten, yıllar geçmekte ve ergenlik olmamaktadır. 15-16 yaşlarında boy son derece kısadır (ortalama 1,40 m). çocuksu görünümünü korur. memeler gelişmemiş, kıllarıma belirmemiştir. kadın dış üreme organı çocuksu kalır. dölyolunun yukarısında dölyatağı fındık kadar küçüktür. dikkatli muayeneyle az ya da çok belirgin bir oluşum bozuklukları bütünü tespit edilir. çok belirgin olmaları, bazı hastaların görünümlerini olabildiğince biçimsizleştirir ve toplumsal hayata uyumlarını güçleştirir. bazı hastalardaysa bu oluşum bozuklukları daha gizlidir. en özel belirti, boynun tepesinde omuzlan birleştiren üçgen şeklinde, enine 2 etli kanatçık varlığıyla nitelenen, perdeli kısa boyundur. göz ve alt-çene oluşum bozuklukları da vardır.
elde 4. tarak kemiğinin kısalığı, kaval kemik düzlüğünün örs şeklinde olması gibi bu sendroma özgü çeşitli kemik oluşum bozukluklarına da rastlanır. bundan başka kalp, böbrek oluşum bozuklukları gibi çeşitli iç organ bozuklukları görülür. dolayısıyla, bu gibi anormallikleri sistemli olarak aramak için tam bir bilanço gerekmektedir. biyolojik bilançoda, adet kanamaları kesilmiş kadınlarınkine benzer bir hipofiz salgılamasıyla birlikte toptan yumurtalık yetmezliği tespit edilir.
karın içerisine bakma muayenesinde, üzerinde ne bir olgunlaşan folikül, ne de sarı cisim nedbesi bulunmakta olan, parlak sedefimsi iki şeride dönüşmüş, gelişmemiş yumurtalıklar gözlenir. kromozom yapısının incelenmesi. 44 x o formülü şeklinde bir x cinsellik kromozomunun eksik olduğunu gösterir. tedavi, bu oluşum bozukluklarını önleyebilmekten uzaktır ama ergenlik yaşı olan 12-13 yaşından başlanarak verilen östrojenlerin, aktivitesi olmayan yumurtalıkların yerini doldurmasına ve belirli bir boy uzamasına, bilhassa bir kız ergenliğine, yani memelerin, kadın tipinde kıllanmanın, kadın dış üreme organının, dölyolunun ve dölyatağınm gelişmesine, âdet kanamalarının başlamasına olanak sağlaması açısından, tedavi enteresandır.
böylece, bu kadınlar evlenebilecekler ve normal bir cinsel hayatları olabilecektir. ama çok özel birkaç kuraldışı durum bir yana bırakılırsa, yumurtalıklarının yumurta üretmekten yoksun olması nedeniyle kısır kalacaklardır.
Bilirubin Yüksekliği Nedir? Bilirubin düzeyleri normalde beklenen düzeylerin üstünde olan bebeklerde olan sarılık hiperbilirubinemi olarak adlandırılır. Hiperbilirubinemi nedeni anne ile bebek arasında kan grubu uyuşmazlığı ve buna bağlı olarak kandaki kırmızı kan hücrelerinin yıkılması olabileceği gibi, sepsis, beslenme bozuklukları ve bazı metabolik hastalıklar da olabilir. Ancak bazen hiperbilirubinemili bebeklerde neden tam olarak belirlenemeyebilir. Bu bebekler sarığa neden olan bir hastalık olup olmadığı konusunda araştırılmalı ayrıca çok yüksek bilirubin düzeyleri beyin zedelenmesine neden olabileceğinden belli aralarla bilirubin kan düzeyleri izlenmeli ve tedavi edilmelidir. Bilirubinin beyinde zedelenme yaptığı hastalığa Kernikterus denir. Kernikterus kalıcı beyin zedelenmesine neden olur. Tanı: Bebeğin renginin sarı olması tanı koydurucudur. Ancak bilirubin değerlerini bebeğin deri rengine bakarak belirlemek güçtür. Bu nedenle fizyolojik sarılık ile hiperbilirubineminin ayırt edilmesi için yeni-doğan bebeklerin ilk 48-72 saat içinde sağlık personeli tarafından değerlendirilmesi uygun olur. Özellikle sarılığı olan bir bebekte emme güçlüğü, az ağlama, bebeğin hareketlerinde azalma varsa hemen doktora götürülmelidir. Her bebek için zedelenme yapabilecek bilirubin düzeyi gebelik yaşı, doğum ağırlığı ve doğum sonrası yaşına göre farklı olduğundan bilirubindüzeylerinin yakın takibi gerekir. Tedavi: Fototerapi (Işık tedavisi) ilebilrubin düzeylerinde azalma sağlanabilir. Fototerapiye rağmen bilirubin düzeyleri yükselen hastalarda veya hastaneye geldiğinde bilirubin düzeyleri çok yüksek olanlarda kan değişimiyapılması gerekir. Kan değişimi yapılırken bebeğinizin hesaplanan miktarda kanı göbekten konan bir kateter aracılığı ile belirli aralıklarla alınır yerine vericiden alınan kan verilir. Sarııkları yönünden uygun yapılan ve gerektiğinde fototerapi başlanan bebeklerin pek azında kan değişimi gerekir. Fototerapi; floresan lambalar, fîberoptik blanketler ve flberoptik battaniyeler gibi çeşitli yöntemlerle yapılabilir. Tedavi sırasında bebeğin gözlerinin ışıktan korunması gerekir. Seyir: Fototerapinin önemli bir yan etkisi yoktur. Kan değişimi yapılması sırasında ve sonrasında nadir olmakla birlikte kan şekeri düşüklüğü, kalsiyum düzeyinde düşme, enfeksiyonlar, kanamalar, göbek damarlarında zedelenme, tıkanma gibi komplikas-yonlar ortaya çıkabilir. Bilirubin düzeyi kernikterus oluşumuna neden olacak kadar yükselmiş ise ileri dönemde öğrenme güçlükleri, korea atetoz denilen nörolojik bulgular, işitme kayıpları ortaya çıkabilir.